Nasihatın Gücü: Kalpleri Dirilten Sözün Sırrı

Haziran 23, 2025

Dünya için çalış, ahireti unutma; ahiret için yaşa, dünyayı bırakma

Bugün konuşacağımız konu herhangi bir ders, herhangi bir sohbet değil. Bu öyle bir mesele ki, hem dünya hayatımızı hem de ebedi olan ahiret hayatımızı doğrudan etkileyen bir mesele. Hepimizin doğrudan muhatap olduğu, her gün her saniye içerisinde bulunduğumuz, ama farkına çoğu zaman varmadığımız bir denge sorunu. Dünya ve ahiret dengesinden bahsediyoruz. Bu öyle hassas bir mesele ki, bir taraf ağır bastığında diğer taraf sarsılıyor; biri ihmal edildiğinde diğeri de zarar görüyor. Tıpkı bir bisikletçinin sağa ya da sola 45 dereceden fazla meyletmesiyle düşmesi gibi, bu dengenin de bozulması kişinin hem dünya hayatını hem de ahiretini mahvedebiliyor.

Bu konuyu anlamak için önce dünyadan örnek vermek gerekir. Bir firma düşünün, aylarca gelirinden fazla harcama yaparsa er ya da geç iflas eder. Tükenmişlik sendromu da tam olarak böyledir. İnsanlar çalışır, çalışır ama hiç dinlenemezse, bir noktada içten içe çöker. Bugün Hollanda’daki insanların %17’si, Türkiye’de ise %35’i tükenmişlik sendromuyla mücadele ediyor. Peki neden? Çünkü insanlar çalışmayı, kazanmayı, hayatı öyle abartmış ki durmayı, nefes almayı unutmuş. Tatile gidiyor, yine mutsuz. Ailesiyle oturuyor, yine keyifsiz. Hayatında hiçbir şeyden lezzet alamıyor. Çünkü sadece dünya tarafına abanmış, dengeyi kaybetmiş.

Fakat burada mesele sadece ruhsal yorgunluk değil. Bu dengesizlik insanı Allah’tan uzaklaştırıyor. Çünkü hayatı sadece dünyevî bir perspektifle yaşamaya başladığında, manevi tarafın körelmeye başlıyor. Oysa ölüm dediğimiz gerçek var. Hangi dine inanırsan inan, inkâr edemeyeceğin tek şey ölüm. Yahudi de, Hristiyan da, ateist de bu hakikati kabul etmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu denge, sadece psikolojik değil, itikadi bir mesele hâline geliyor. Çünkü dünya hayatının kontrolsüz gidişi, ahiretini de etkilemeye başlıyor. Bu yüzden bu konu sadece bir yaşam biçimi değil, bir iman meselesidir.

u5225836318 Man praying in mosque ar 34 v 7 a99fd386 b3b0 4d63 b062 d0b1e3808179 2

Bakara Suresi 201. ayeti hepimiz biliriz: “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver, bizi cehennem azabından koru.” Bu ayeti Allah boşuna Kur’an’a koymadı. Hemen bir önceki ayete bakarsak, sadece dünyayı isteyenlerin kınandığını görüyoruz. Demek ki yalnızca dünya hayatını istemek bir tehlikedir. Fakat sadece ahireti istemek de insanın yaratılış gayesine aykırıdır. Çünkü Allah, insanı toplumdan uzak bir mağarada yaşasın diye yaratmadı. Cemaatle namazı, cuma namazını, sosyal ilişkileri farz kıldıysa bu da bir denge çağrısıdır. Kasas Suresi 77’de ise şöyle buyurur: “Allah’ın sana verdiği şeylerle ahiret yurdunu ara, ama dünyadan da nasibini unutma.” Hem dünya hem ahiret… “Veya” değil, “hem”. Allah senden iki tarafı birden istiyor. Bunu biz annemizden biliyoruz; çocuk dışarı çıkarken üşüyeceğini bilir ama yine de annesi uyarır. Allah da bizi uyarıyor: “Dünyadan da nasibini unutma.”

Şimdi düşünelim: Sabah kalktık, namaz var mı? Yoksa ilk problem orada. Varsa, ne mutlu. Ama sadece namaz yetmez. İşimize gittik, çalışıyoruz. Çalıştığımız bu iş, sadece maaş almak içinse ve içinde Allah yoksa, o iş dünyalıktır. Aynı işi bir kafir de yapıyor. Peki sen farkını nasıl koyacaksın? Namazla, dürüstlükle, ahlakla. Bu şekilde çalıştığında, Allah için çalışmış oluyorsun ve o iş ahirete yatırım hâline geliyor. Aynı şekilde eve döndün, çocuğunu sevdin. Kafir de çocuğunu sever. Ama sen Allah rızasıyla, onun emaneti olduğunu bilerek seversen, bu sevgi ahirete yönelmiş olur. Hayatın her anı bu şekilde yeniden anlam kazanabilir.

u5225836318 Man praying in mosque ar 34 v 7 a99fd386 b3b0 4d63 b062 d0b1e3808179 1

Bir müminin bir davası olmalı. Kelime-i Tevhid davası… Allah’ı tanıma ve tanıtma davası. Bir Galatasaraylı veya Fenerbahçeli gibi fanatik olamıyorsan Allah’ın davasına, burada ciddi bir sıkıntı vardır. İnsan hangi davaya gönül verdiyse ona hizmet eder. Eğer kalbini bir takıma, bir arabaya, bir eşyaya, bir kişiye bağladıysan ve Allah bu bağlılıkta geride kaldıysa, tehlike çanları çalıyor demektir. Mesele, sevme meselesi değil, denge meselesi. İnsan eşini de, çocuğunu da, işini de sevebilir ama Allah sevgisi onların önünde değilse, inandığımız dinin adı ne kalıyor geriye?

Allah bize nimetler verdi: para, zaman, sağlık, kabiliyet… Bunlar Allah için kullanılmadıkça emanetin hakkı verilmemiş olur. Bir berbersen yetimin saçını ayda bir gün Allah için kes. Bir mühendissen caminin bir işi varsa git Allah için destek ol. Bu kabiliyetleri Allah için kullanmanın yolları var ve her biri bir sevap kaynağı. Profesyonel hayatımızda ne isek, Allah yolunda da aynı kaliteyle var olmalıyız. Bugün iş için uykusuz kalan, müşteri kaçırınca sabaha kadar düşünen insan, Allah için ne zaman uykusuz kaldı? Ne zaman geceyi onun için dertlendi?

Mesele zaman meselesi değil, mesele tercih meselesi. Tatil için, dizi için, maç için vakit var. Ama İslam için “yoğunum” bahanesi geçerli olmuyor. Allah’tan vahiy mi inecek artık? Allah dinini tamamladı. Bundan sonrası bizim tercihimiz. Patron “fazla mesai” deyince giden biziz, peki Allah deyince neredeyiz?

Tıpkı bir bisiklet gibi, denge bozulduğunda düşersin. O yüzden bu dengeyi sağlamak her şeyden önce gelir. Zengin olan malını Allah için harcamalı, zamanı olan vaktini vermeli, sesi olan tebliğ etmeli. Kim neye sahipse, onu Allah yolunda seferber etmeli. Ve bunu hemen yapmalı. “Haftaya, sonra, ileride” dediğimiz nice şeyler yıllardır yapılmadı. Bu akşam, bu gece başlamalıyız. Çünkü her geçen gün, daha da kayıyoruz. En çok neye zaman harcadın? En çok neye para harcadın? Allah için ne zaman fedakarlık yaptın? Bu soruların cevabı bizim halimizi net gösteriyor. Cevap “bugün değilse”, cevap “hiç yapmadıysam”, vay halimize…

Allah için uykusuz kalmadıysan, Allah için ter dökmediysen, Allah için kalbini acıtan bir infakta bulunmadıysan, o zaman ahiret için hazırlığın ne oldu? Bu dünyada unutan da olacağız, terk eden de olacak. Ama Allah unutmaz. O küçük amelleri dahi hatırlar ve “iyi ki” dedirtecek şekilde karşımıza çıkarır. İşte o gün geldiğinde, keşke daha fazla yapsaydım dememek için, bugün harekete geçmek zorundayız.

Sözlü “amin” yetmez. Bu akşamdan itibaren eylemli “amin” gerek. Allah bize bu dengeyi hakkıyla anlayıp yaşamayı nasip etsin. Ne sadece dünyaya kayanlardan olalım, ne de sadece ahireti konuşup bu dünyayı terk edenlerden. İki kanatlı bir kuş gibi, hem dünya hem ahiret ile uçanlardan olalım inşallah.

Sık sorulan sorular