4500 Din Arasında Gerçeği Ararken Aklın, Kalbin ve Vicdanın Rotası
İnsanoğlu sınırlı bir ömre sahiptir. Ortalama 80 yıl süren bu ömründe 4.500 farklı dini tek tek araştırması mümkün değildir. Hatta bir dine sadece birkaç gün ayırsa bile, ömrü yetmeyecektir. Bu gerçeklik karşısında sormamız gereken soru şudur: Hak din hangisidir ve biz onu nasıl bulacağız? Bu soruya cevap ararken yalnızca aklımızı, mantığımızı ve vicdanımızı kullanabiliriz. Çünkü Allah bir yaratıcıysa ve bizi bir amaçla yarattıysa, bu amacı anlayabileceğimiz donanımı da bize vermelidir. Aksi takdirde bu bir zulüm olurdu. Dolayısıyla insan olarak elimizdeki en güçlü araç olan aklımızı kullanarak doğru dini filtreleme metoduyla bulabiliriz.
Bugün dünyada en çok mensubu bulunan din Hristiyanlıktır. Onu İslam, Hinduizm, agnostizm, Budizm ve ateizm takip eder. Ayrıca Yahudilik, sihizm gibi daha küçük topluluklar tarafından benimsenen inanç sistemleri de vardır. Ancak bu kadar fazla din arasında doğruyu nasıl bulacağız? Burada devreye filtreleme metodu girer. Tıpkı bir alışveriş sitesinde binlerce ürün arasından ihtiyacımız olanı filtreleyerek bulmamız gibi, biz de hak dini bulmak için bazı kriterler belirleyebiliriz: Yaratıcının varlığına inanmak, kutsal bir kitaba sahip olmak, bir peygamberle bu kitabın açıklanması, evrensellik ve mantıksal tutarlılık gibi unsurlar bu kriterler arasında yer almalıdır.
İlk soru: Bu evrenin bir yaratıcısı var mı? Aklımız ve çevremiz bize sürekli olarak her eserin bir ustası olduğunu öğretir. Bir masa, bir telefon, bir kamera bile ustasız olamazken, insan gözü gibi mükemmel işleyen bir sistemin ustasız oluştuğuna inanmak mümkün müdür? Basit bir kamera 50.000 dolarken ve bu kamerayı yapanın varlığına inanmak zorundayken, çözünürlüğü çok daha yüksek olan insan gözünün ustası olmasın mı? Bu mantıkla düşündüğümüzde, her şeyin bir yaratıcısı olduğu sonucuna varırız. Yaratıcıya inanmayan sistemler –ateizm, agnostizm, Budizm gibi– bu noktada elenir.

Kalan sistemler arasında yaratıcının bir rehber göndermesi gerekir. Çünkü bir ürün bile kullanma kılavuzuyla gelirken, insan gibi mükemmel bir varlığın amacı olmadan yaratılmış olması düşünülemez. Peki bu kılavuz nedir? Kutsal kitaplardır. Hristiyanlık, İslam, Yahudilik, Hinduizm, sihizm gibi bazı dinlerin kitapları vardır. Ancak bazıları –örneğin Budizm ve agnostizm– bu kılavuza sahip değildir. Kitabı olmayan bir sistem, insanı hedefsiz bırakır. Bu noktada yine bazı inançlar elenir.
Sonraki adımda kutsal kitabın yeterli olup olmadığını sorgularız. Kitap varsa onu doğru anlayacak bir rehber, yani peygamber olmalıdır. Tıpkı bir okulda kitapların yanında öğretmenin de olması gerektiği gibi. En iyi üniversiteler bile bu prensipten vazgeçmemiştir. Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik peygamber inancını barındırır. Diğerleri bu noktada eksik kalır.
Bu üç din arasında da ayıklama yapmamız gerekir. Hristiyanlık, Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu savunur. Ancak bu, akıl ve mantıkla uyuşmayan bir iddiadır. Çünkü yaratan ile yaratılan aynı varlık olamaz. Masa ustası masaya benzemez, telefonu yapan kişi telefon değildir. Ayrıca Hristiyanlıkta birden fazla İncil olması, bu kitabın değiştirildiği ihtimalini güçlendirir. Bu da güvenilirliği zedeler.

Yahudilik ise kendi içinde büyük bir çelişki barındırır. Çünkü bu inanç sistemi yalnızca Yahudi soyundan gelenlere açıktır. Annen Yahudi değilse sen de olamazsın. Bu, doğuştan dışlayan bir anlayıştır. Oysa insan, doğarken ailesini seçemez. Herkesin eşit yaratıldığı bu dünyada, bir dine girmek için soy şartı koymak zulümdür. Bu anlayış evrensel değildir, seçkinci ve kapalı bir sistemdir. Ayrıca Yahudilikte dine girmek bile son derece zor ve bürokratik bir süreçtir.
İslam ise her açıdan evrenseldir. Irk, renk, soy, cinsiyet ayrımı yapmaksızın her insana hitap eder. Müslüman olmak için tek gereken, kelime-i şehadet getirmektir. Kalpten inanmak yeterlidir. İslam’ın kutsal kitabı Kur’an, bugüne kadar hiç değişmemiştir. Dünyanın neresinden alırsanız alın, kelimesi kelimesine aynıdır. Ayrıca Kur’an, diğer kutsal kitapları tanır, önceki peygamberleri kabul eder. Tevrat ve İncil’in bozulmadan önce hak kitaplar olduğunu bildirir.
İslam, sadece bu dünyayı değil, ahireti de kuşatan bir sistem sunar. Disiplinli bir hayatı teşvik eder. Günde beş vakit namaz gibi bir ibadetle, zamanı yönetmeyi öğretir. Temizliği, paylaşmayı, empatiyi teşvik eder. Zekatla zengini sorumlu kılar, oruçla zengini fakirin hâlinden anlamaya zorlar. Kur’an insanı düşünmeye çağırır: “Hiç düşünmez misiniz?” “Hiç akletmez misiniz?” ayetleriyle sürekli olarak aklı devreye sokar. Allah adeta meydan okur: “Bir benzerini getirin!” der.
İslam dini mantıksal, ahlaki ve duygusal olarak tatmin edici cevaplar sunar. “Ben kimim? Nereden geldim? Neden varım? Ölünce ne olacak?” gibi en temel varoluşsal soruların hepsine net cevaplar verir. Diğer sistemler ya bu soruları sormaz ya da muğlak cevaplar verir. İslam ise Kur’an ve peygamber vasıtasıyla bu sorulara açıklık getirir.
İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed (aleyhissalatu vesselam), son elçidir. Ahzab Suresi 40. ayette bu net bir şekilde belirtilir. “O, Allah’ın Resulüdür ve peygamberlerin sonuncusudur.” Kur’an da yine Maide Suresi 3. ayette “Bugün dininizi kemale erdirdim…” diyerek bu zinciri tamamlar.
Geriye tek soru kalır: Bu kadar açık deliller karşısında safını belli edecek misin? Bu hakikate sahip çıkacak mısın? Yoksa sadece anneden babadan devraldığın bir miras gibi mi göreceksin? İslam, bilinçle sahip çıkılması gereken bir dindir. Onu anlayarak, severek, savunarak yaşamak gerekir. Sözle değil, davranışla gösterilmesi gereken bir sorumluluktur.
Bugün doktorlar beyaz önlükleriyle davranışlarına dikkat ederken, bir Müslüman da “Ben bu yüce dine mensubum” diyerek hareket etmeli. Çünkü bu din, tertemiz, disiplinli, paylaşımcı, düşünsel derinliği olan bir dindir. Eğer sen sahip çıkmazsan, Allah başka kullarıyla bu dini yaşatır. Yasin olmazsa Jason olur, Emrah olmazsa Edward olur. Ama sen sadece safını kaybetmiş olursun.
İslam, Allah katında tek hak dindir. (Âl-i İmrân Suresi 19) Bu hakikati anlayan, düşünen ve vicdanıyla kabul eden herkes için İslam, aklın, kalbin ve ruhun nihai durağıdır.
Veelgestelde vragen
8. Wat zijn de voordelen van registreren via WhatsApp?
Gebedscoaching is geheel gratis. Het is volledig vrijwilligerswerk dat wordt uitgevoerd door de leden van het team. Ons doel is om anderen te helpen bidden om Gods toestemming te verkrijgen en om iedereen in dit opzicht te ondersteunen.
Je kunt je voor coaching aanmelden door ons een WhatsApp te sturen.
Dan regelen je vrienden een vaste coach voor je en helpen ze je ontmoeten.
Ja, er is een mannelijke coach geregeld voor mannen en een vrouwelijke coach voor vrouwen.
Aanmelden voor het programma is heel eenvoudig! Neem eenvoudig contact met ons op via WhatsApp en deel uw naam, contactgegevens en een korte beschrijving. Wij matchen u zo snel mogelijk met een reisgenoot.
Nadat uw aanmelding is afgerond, nemen wij contact met u op en wijzen u een buddy toe. Uw begeleider start het proces door u te ontmoeten via WhatsApp of persoonlijk.
Aanmelden via WhatsApp zorgt voor een snelle en gemakkelijke manier van communiceren. U kunt direct ondersteuning krijgen, uw vragen stellen en uw registratie eenvoudig voltooien. Bovendien kunt u altijd contact opnemen met ons team voor updates over uw proces.